DOLAR 32,5038 0.08%
EURO 34,7826 -0.12%
ALTIN 2.496,260,50
BITCOIN 2068519-2,89%
İzmir
14°

HAFİF YAĞMUR

üst menü altı
Uzmanlardan 'Yaşlanma Eylem Planı' çağrısı: 'Kendi kültürümüze uygun bakım modeli geliştirilmeli'

Uzmanlardan 'Yaşlanma Eylem Planı' çağrısı: 'Kendi kültürümüze uygun bakım modeli geliştirilmeli'

ABONE OL
17 Mayıs 2023 19:27
Uzmanlardan 'Yaşlanma Eylem Planı' çağrısı: 'Kendi kültürümüze uygun bakım modeli geliştirilmeli'
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye nüfusu giderek yaşlanırken, İzmir de yaş alan nüfusun diğer kentlere oranla daha fazla olduğu  büyükşehirler arasında yer alıyor. Türkiye’de yaş alan insanların sağlık, barınma ve sosyal-kültürel ihtiyaçları üzerinde bazı çalışmalar yapan Geriatri bölümü uzmanları, bu konuda ulusal çapta Yaşlanma Eylem Planı ve programlarına ihtiyaç olduğunu vurguluyor.

Ege Geriatri Derneği Onursal Başkanı ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Profesör Doktor Fehmi Akçiçek ve Doç. Dr. Emine Sumru Savaş ile yaş alan insanların sorunları ve çözüm önerileri hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.

DEMOKRAT GÜNDEM GAZETESİ- MELİSA GÖNEN-ÖZEL SÖYLEŞİ

Ulusal Yaşlanma Eylem Planı’na ve bunun uygulanmasına yönelik ivedi adımların atılması gerektiğini vurgulayan ‘Hocaların Hocası’ Prof. Dr. Fehmi Akçiçek, Türkiye’nin bir an önce kendi kültürüne uygun bakım modelleri oluşturması gerektiğini vurguladı.

FEHMİ AKÇİÇEK: TÜRKİYE BİR AN EVVEL KENDİ KÜLTÜRÜNE UYGUN BAKIM MODELİ OLUŞTURMALI

Prof. Akçiçek, huzurevi ve bakım evi sayısının da yetersiz olduğunu, evde bakım hizmeti ve sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini kaydederek, “Türkiye'nin bir an önce kendi kültürüne uygun bakım modelleri oluşturması gerekiyor. Yetersiz sayıda huzurevi, bakımevi var. Herkes de oraya yaşlısını emanet edebilecek maddi güce sahip olmayabiliyor. Bir kere her yaşlının hayatını insan haysiyetine uygun bir şekilde tamamlama hakkı var. Öyle yaşlılar görüyoruz ki artık kendi hayatını kontrol edemeyip bakıcıların eline kalıp, insan onuruna yakışır olmayan bir şekilde hayatını tamamlıyor. Bunun önüne geçmek için mutlaka iyi modeller geliştirmeliyiz. Bu modeller de sadece varlıklı bireyler için olmamalı. Bütün halkımız için olabilmeli. Bunun önemli bir parçası evde bakım hizmeti, sağlık hizmetleri. Bu konuda da Türkiye'nin kat etmesi gereken mesafe var. Şu anda evde yeterince  sağlık bakımı yapılamıyor. Yeni yönetmeliklere ihtiyaç olduğu anlaşılıyor” dedi.

Ege Geriatri Derneği, yaşlıların talep ve beklentilerine yönelik farkındalığı artırmak, sorun ve ihtiyaçlarına dikkat çekmek amacıyla kutlanan 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü vesilesiyle yaşlı bireylerin yaşadığı sorunların ivedilikle çözülmesi, yaşam kalitelerinin artırılması için hayata geçirilmesi gereken yaklaşımlara yönelik açıklamalarda bulundu. Böylece ulusal ve uluslararası yaşlanma eylem plan ve programlarında da tartışılan konular yeniden gündeme taşındı.

YAŞLI NÜFUS ORANI ARTIŞ GÖSTERİYOR

Yaşlı bireylerin nüfus oranı artış gösteriyor. Dünyada ve Türkiye'de hızla artan yaşlı nüfus, BM verilerine göre 1950 yılında yüzde 5 dolayında olan yaşlı nüfus oranı yaklaşık iki kat artış göstererek 2020 yılında yüzde 9,5 olmuştur. Yaşlı nüfus oranının 2050 yılında yüzde 22 olacağı tahmin ediliyor. Birleşmiş Milletler (BM ) tanımına göre bir ülkedeki  yaşlı nüfusun (65+) toplam nüfus içindeki oranının yüzde 8 ile yüzde 10 arasında olması o ülke nüfusunun "yaşlı ", yüzde 10'un üzerinde olması ise "çok yaşlı " nüfus olarak değerlendirilmektedir. Türkiye yüzde 9.7 yaşlı nüfus oranıyla yaşlı nüfus aşamasından  çok yaşlı nüfus aşamasına geçmektedir.

""

YAŞLI NÜFUS İŞ GÜCÜNÜN DIŞINA İTİLİYOR

Yaşlı bireyler çalışma hayatından çekildikçe ülke ekonomisine yapabilecekleri katkılar da azalıyor. Yaşlı bireylerin iş gücünün dışına itilmesi yaşlılık algısını olumsuz olarak  etkiliyor. Bu durum yaşlı bireylerin tüketici ve toplumsal sisteme yük olan  kişiler olarak nitelendirilmesine neden oluyor.  Özellikle  emeklilik yaşı ve  sosyal güvenlik sisteminde yaşanan güvencesizlikler üzerinden yürütülen tartışmalar emeklilikte yaşanan kaygıları artırarak bu algıyı güçlendiriyor.  

Pek çok ülke artan yaşlı nüfus oranını ülke ekonomisine bir "yük" olarak değerlendirme eğilimi gösteriyor. Oysa yaşlı bireylerin  birikimlerini, deneyimlerini ve yaşama kattıkları değerlerini aktarma potansiyelleri ile hangi alanlarda işlevsel olabileceklerinin yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. TÜİK 2020 verileri yaşlı bireylerin güvencesizlikler nedeniyle ekonomiye katılma potansiyelini sürdürmek zorunda kaldıkları şeklinde yorumlanabilir. 

TÜİK 2020 verilerine göre: Yaşlı nüfusun işgücüne katılma oranı yüzde 12,0  düzeyinde olup,  istihdam edilen yaşlı nüfusun sektöre dağılımı incelendiğinde, 2019 yılında yaşlı nüfusun yüzde 64,7'sinin tarım, yüzde 28,1'inin hizmetler, yüzde 5,3'ünün sanayi, yüzde 1,9'unun ise inşaat sektöründe yer aldığı görülmektedir. Kentsel ve kırsal nüfus oranlarında değişim yaşlı bireylerin işgücüne katılımını da düşürmekte.  Yaşlı bireyler kırsal yaşamda çok daha yüksek oranda  işgücüne katılırken kentsel yaşamda önemli ölçüde işgücünün dışına itilmektedir.

İzmir başta olmak üzere Türkiye’de de giderek nüfusun yaşlanması ve beraberinde getirdiği sorun ve çözüm önerileri hakkında Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve Ege Geriatri Derneği Onursal Başkanı Profesör Doktor Fehmi Akçiçek ve Ege Üniversitesi İç Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emine Sumru Savaş ile konuştuk.

DEMOKRAT GÜNDEM-MELİSA GÖNEN: Bu veriler sosyal güvencenin yetersizliğine işaret ediyor olabilir mi, siz ne düşünüyorsunuz? Yaşlılık dönemindeki bireyler yaşamın aktif bir öznesi olarak refah ve güven içinde, toplumsal yaşamın her aşamasına katılarak saygın bir şekilde yaşaması için nasıl politikalar uygulanabilir?

""

PROF. DR. FEHMİ AKÇİÇEK:  Yaşlılıkla ilgili benim gözlemlediğim tabii Türkiye'de yaşlılık nüfusu hızlı bir biçimde artıyor ve bu artış şehirlerimize homojen bir şekilde dağılmıyor. Heterojen bir dağılım gösteriyor. Mesela İzmir yaşlıların yaşlılıklarını geçirmek için tercih ettikleri yerlerden birisi. Yanılmıyorsam Antalya keza böyle. Dolayısıyla İzmir'de yaşlı nüfus yaklaşık yüzde 11-12'lerde, tabii göç aldığı için bu oran stabil değil.

Yaşlılıkla ilgili bizim bazı geleneksel özelliklerimiz vardı. Yaşlıların aile içerisinde birlikte kalması gibi. Tabii birçok şey değişti, bunların başında mimari değişti. İzmir'in eski evlerinde Türkiye'de de öyle, aileler daha kalabalık yaşayabiliyorlardı. Aile büyükleri ailenin bir parçası olarak o evlerde  birlikte yaşayabiliyorlardı. Oysa şimdi evler ancak bir çekirdek ailenin hayatını sürdürebileceği hale geldi. Evvelden ailenin çalışan fertleri belliydi. Çoğu zaman bir aileyi oluşturan kadın ya da erkekten birisi çalışırdı, ailenin geçimini sağlardı. Şimdi her ikisinin de çalışması gerekiyor. Yaşlandıkça bazı yaşlıların belki de pek çoğunun bir bakım ihtiyacı oluşuyor. Tam da bu noktada Türkiye'nin bir an önce kendi kültürüne uygun bakım modelleri oluşturması gerekiyor.

""

"YETERSİZ SAYIDA HUZUREVİ VE BAKIMEVİ VAR"

Yetersiz sayıda huzurevi, bakımevi var. Herkes de oraya yaşlısını emanet edebilecek maddi güce sahip olmayabiliyor. Bir kere her yaşlının hayatını insan haysiyetine uygun bir şekilde tamamlama hakkı var. Öyle yaşlılar görüyoruz ki artık kendi hayatını kontrol edemeyip bakıcıların eline kalıp, insan onuruna yakışır olmayan bir şekilde hayatını tamamlıyor. Bunun önüne geçmek için mutlaka iyi modeller geliştirmeliyiz. Bu modeller de sadece varlıklı bireyler için olmamalı. Bütün halkımız için olabilmeli. Bunun önemli bir parçası evde bakım hizmeti, sağlık hizmetleri. Bu konuda da Türkiye'nin kat etmesi gereken mesafe var. Şu anda evde yeterince  sağlık bakımı yapılamıyor. Yeni yönetmeliklere ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Bütün bunlardan sonra hayatın daha emniyet içinde tamamlanması mümkün olacaktır.

DOÇ. DR. EMİNE SUMRU SAVAŞ: Aile yapının değişmesiyle çekirdek ailenin ortaya çıkmasıyla yaşlı bakımı bir sorun haline geldi. Sosyal bakım çok önemli. Özellikle, maddi açıdan imkanı olmayan kişiler için çok büyük bir sorun. Artık geniş ailenin olmamasıyla bu kişilerin bakım sorunları ileride çok büyük sorunlar yaratacak. Yaşlı sayısı gittikçe artıyor özellikle 85 yaş ve üstü kişilerin oranı daha da artıyor. Bu yaşlarda bağımlılık oranı yüzde 90-95'lerin üzerinde. Bu kişiler temel günlük yaşam aktivitelerinde bağımlı olduğu için bakıma ihtiyaçları var. Burada mutlaka sosyal bakım sigortası olması lazım. Bu sistemin oturması lazım, çok hızlı yaşlanıyoruz. 

""

MELİSA GÖNEN : "Yaşçılık", "yaş ayrımcılığı" kavramlarını düşündüğümüzde yaşlılık algısı nasıl değişti/değişiyor?

E. SUMRU SAVAŞ:  Eskiden yaşlılara bilgeliği, deneyimi gerekçesiyle saygı duyulurdu. Günümüzde artık gençliğe, güzelliğe övgü söz konusu. Yaşlılık algısında farklılaşma var. Özellikle kovid döneminde yaşlılara yönelik bir algı oluştu. Bu süreçte amaç yaşlıların virüsten korunmasıydı, yaşlıların kimseye bu hastalığı bulaştırdıklarını söylemek söz konusu değildi. Daha büyük risk altında oldukları için karantina yapıldı. Yaşlılara yönelik olumsuz yaklaşımlarda bulunulduğunu bu süreçte çokça okuduk. Jenerasyonlar arası etkileşim çok önemli, dışlama ve farklılaştırma değil de kuşakların bir arada olmasını, etkileşim içinde olmasını sağlamak çok önemli. Burada belediyelerin de üstüne düşen görevler var. Sadece yaşlıları kapsayan aktiviteler değil de farklı kuşakları kapsayan atölyeler, etkinlikler olabilir.

""

FEHMİ AKÇİÇEK:  Yaşlılarımız ailelerimizde kültür aktarıcıları olarak önemli bir değer taşıyor. Yaşlılarımız ailelerden çekildikçe onların boşluğunu dolduran bir başka unsur olarak televizyonlar ortaya çıkıyor. Ancak bunların ikisi de birbirine denk değil. Kültür aktarımı işlevine yaşlılar olmadan ne kadar değer biçebilirsiniz?

Bana göre ayrımcılıkta dikkat çekmemiz gereken nokta dilimize sinmiş olmaları. Farkında olmadan çok doğalmış gibi söylediğimiz sözler bazen atasözleri, buna benzer kalıplar içerisinde düşüncemizi bakışımızı şekillendiren ayrımcı özellikler gizli. Hepimiz öncelikle dil üzerinden bu ayrımcılığı tedavi etmeliyiz.

YAŞLI BİREYLER SOSYAL DIŞLANMADAN YAKINIYOR

MELİSA GÖNEN: Yaşlı bireylerle yapılan araştırmalarda yaşlı bireyler en fazla emekli maaşları ve sosyal desteklerin yetersizliğinden, sağlık hizmetlerine erişim sıkıntısından ve sosyal dışlanma ve ayrımcılıktan yakınmaktadır. Bunun için hak temelli örgütlenmiş sosyal koruma ve güvenlik sistemleri büyük önem taşımakta.

Yaşlı bireylerin yaşamın aktif birer öznesi olduğu yaklaşımını yansıtan hak temelli politikalar üzerine konuşma ihtiyacı ve bu konuda eylemlilik kararlarının önemi her geçen gün artmakta. Yaşlı bireylerin  aktif birer özne olarak değerlendirilebilmesi yeterli gelir düzeyine sahip olmaları ve ekonomik güvencelerinin olmasıyla ilişkilendirilerek ele alınması gerektiği belirtiliyor. Yaşlılara ilişkin sağlık ve sosyal politikaların belirlenmesinde önemli bir gösterge olan yaşlı bağımlılık oranı,  2007 yılında yüzde 10.1 iken, 2018 yılında yüzde 12.9, 2021 yılında yüzde 14.3 olmuş.  

Yerel ve ulusal düzeyde oluşturulacak programlar, politikalar, kent planlamaları sosyolojik ve demografik değişimler göz önünde bulundurarak pozitif ayrımcılığın sağlayabileceği esneklikten faydalanılarak yapılması gerektiği kaydediliyor. Kent mimarisi,  yollar, kaldırımlar, konutlar, ulaşım kısaca kamusal ve özel yaşam alanları yaşlı bireyler için engellerle dolu olup, yaşlı bireyleri hareketsiz yaşama ve ev içi alana  sürüklendiği vurgulanıyor.

Peki sizce kentte hareketi ve aktivite düzeyini  artıracak düzenlemelere gitmek, sosyal entegrasyonu kentte başlatmak için atılması gereken adımlar nelerdir?

E. SUMRU SAVAŞ:  Fiziksel ve sosyal aktivite çok önemli. Bir huzurevine kapanıp hiçbir iletişim kuramaması mental ve fiziksel olarak sağlıklı değil. Sosyal aktiviteyi artıran etkileşimler önemli. Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ) bunun için kriterleri ortaya koymuş durumda. Mimari, sosyal katılım bunlardan bazıları.

Kente baktığımızda mekansal ve ulaşımla ilgili sorunlar çok fazla kaldırımların, yolların yaşlılar için uygun  olmadığını görüyoruz. Tabelaların onların okuyabileceği şekilde net olmaması. Siyah beyaz daha okunabilir olması, çok renk karışımı olmaması gerekiyor. Ulaşımda yaşlılar için kolaylaştırıcı iyileştirmelere gidilmesi, danışabilecekleri noktaların kazandırılması gerekiyor.

İklim değişikliği nedeniyle sıcak dalgaları yaşanıyor. Şehirlerde bu anlamda da bir düzenlemeye gidilmeli. Hava sıcaklığının artması nedeniyle şehirlerde bu daha fazla hissediliyor.  Şehirlerde bölgesel ağaçlandırma yerine yeşil alanların daha homojen dağıtılmasıyla sıcaklığın yaratacağı olumsuz etkilere karşı bireyler daha dirençli hale getirilebilir. Çünkü sıcak hava dalgaları özellikle yaşlı bireyleri olumsuz etkiliyor.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP